Bilgelik, Kuşku ve Cehaletin Küstahlığı: Bertrand Russell’ın Perspektifinden Günümüz Dünyası




Felsefenin ve bilimsel düşüncenin önde gelen isimlerinden biri olan Bertrand Russell, zekâ ve bilgiye dair önemli bir gerçeği şu sözleriyle dile getirmiştir: "Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Bu söz, bireylerin ve toplumların düşünce biçimlerini derinlemesine anlamamıza yardımcı olacak kritik bir noktaya işaret etmektedir: Gerçek bilgelik, kuşkuyla; cehalet ise mutlak eminlikle hareket eder.


Günümüz dünyasında bu fenomeni daha net bir şekilde gözlemlemek mümkündür. Özellikle bilgi çağında yaşadığımız halde, yanlış bilgilerin hızla yayıldığı, uzmanlık gerektiren konuların sıradan söylemlerle şekillendirildiği bir çağda, Russell’ın bu sözü çok daha büyük bir anlam kazanmaktadır.


Bilim insanları, filozoflar ve başarılı liderler, karar alma süreçlerinde genellikle şüpheyi bir rehber olarak kullanırlar. Bunun temel nedeni, bilgiye dayalı bir kararın, değişen faktörler ve yeni veriler ışığında sürekli güncellenmesi gerektiğidir. Zeki bireyler, fikirlerini mutlak doğrular olarak kabul etmek yerine, farklı bakış açılarına açık olup, eleştirel düşünceyi benimserler.


Bilimsel keşifler, şüphe ve deneylerin sonucudur. Tarih boyunca birçok bilim insanı, kabul gören dogmalara meydan okumuş, yeni hipotezler geliştirmiş ve mevcut bilgiyi sürekli sorgulamıştır. İş dünyasında ve liderlikte, başarılı yöneticiler riskleri göz önünde bulundurarak farklı senaryolar üretir ve kesin yargılarla hareket etmek yerine belirsizlikleri yönetmeye odaklanır. Hukuk ve adalet sistemlerinde, iyi bir hâkim ya da avukat, tek bir bakış açısına saplanıp kalmaz, delilleri ve alternatif yorumları değerlendirerek bir sonuca varır.


Tüm bu alanlarda ortak olan nokta, bilginin durağan olmadığı ve her zaman sorgulamaya açık olması gerektiğidir. Ancak, herkes bu bilinçle hareket etmemektedir.


Russell’ın belirttiği gibi, akıllılar sürekli kuşku içindeyken, bilgi eksikliği olan bireyler genellikle mutlak bir özgüvenle hareket ederler. Bu durum, Dunning-Kruger etkisi olarak bilinen psikolojik fenomen ile açıklanabilir. Dunning-Kruger etkisi, bilgi ve deneyim eksikliği olan bireylerin, kendi yetkinliklerini abartarak, yanlış ama aşırı özgüvenli bir tutum sergilemelerini ifade eder.


Bu fenomenin etkilerini sosyal medya ve bilgi kirliliği, iş dünyasında kötü yöneticiler ve siyaset gibi alanlarda sıkça görmekteyiz. Günümüzde herkesin bir platformu var ve insanlar, yeterli bilgiye sahip olmadan uzmanlık gerektiren konular hakkında kesin yargılarda bulunabiliyorlar. Yanlış bilgilerin hızla yayılması ve komplo teorilerinin güçlenmesi, bu özgüvenin yıkıcı bir sonucudur. Deneyimsiz ya da yetersiz yöneticiler, kararlarında aşırı kendinden emin olabilir ve bu durum, organizasyonların hatalı stratejilerle yönetilmesine yol açar. Oysa iyi bir lider, hem kendini hem de ekibini sorgular, farklı bakış açılarını değerlendirir. Tarihte ve günümüzde birçok politikacı, karmaşık meseleleri basite indirgemeye ve kesin doğruymuş gibi sunmaya meyillidir. Oysa gerçek liderler, belirsizlikleri yönetir ve halkına karşı dürüst olur.


Bu bağlamda, Russell’ın sözü, bilgisizlik özgüven ile birleştiğinde büyük bir tehlike yaratır gerçeğini açıkça ortaya koymaktadır.


Peki, bu durumu nasıl tersine çevirebiliriz? Eleştirel düşünceyi geliştirmek için her bilginin kaynağını sorgulamak, farklı perspektifleri değerlendirmek ve tek bir doğruda ısrar etmek yerine, yeni bilgiler ışığında düşünce yapısını esnetmek gerekir. Entelektüel mütevazılığı benimsemek, "Bilmiyorum" demekten çekinmemek, başkalarından öğrenmeye açık olmak ve sahte özgüven yerine, gerçek bilgiyle donanmış bir bilgelik sergilemek ile mümkündür. Doğru liderleri ve kaynakları takip etmek, popülist ve yüzeysel yaklaşımlar yerine, bilimsel temelli, mantıklı ve sorgulayıcı görüşleri desteklemek, alanında uzman bireylerin rehberliğinden faydalanmak da bu sürecin bir parçasıdır.


Bu yaklaşımlar, bireysel ve toplumsal düzeyde daha bilinçli ve sürdürülebilir bir düşünce yapısı oluşturmamıza yardımcı olabilir.


Bertrand Russell’ın bu sözü, bilgi çağında hepimiz için bir uyarı niteliğindedir. Gerçek bilgiye sahip olanlar, mutlak doğrulara ulaşmanın zorluğunu bildikleri için sorgulayıcı bir tutum içindedir. Cehalet ise, sorgulamaya gerek duymadan kesin yargılara varmanın verdiği rahatlıkla hareket eder.


Bu nedenle, kendinden şüphe eden bireyler aslında en bilge olanlardır. Çünkü öğrenmeye, gelişmeye ve anlamaya en açık olanlar onlardır. Gerçek başarı ve bilgelik, sorgulamayı ve kuşkuyu bir zayıflık olarak görmek yerine, onu bir rehber olarak kullanabilmektir.

Sibel Arslan

İktisatçı

Hiç yorum yok